13 Haziran 2017 Salı

Divriği denilince akla gelen ilk üç şey

Divriği denilince akla gelen ilk üç şey: 

Ulu Camii, 

Demir Madeni 
ve Türküler…

Divriği Ulucamii ve Darüşşifası

Divriği Ulucamii 1228–29 yıllarında Mengücekli beyi Ahmed Şah tarafından, Dârüşşifa ise aynı tarihte, Ahmed Şah'ın eşi ve Erzincan beyi Fahreddin Behramşahın kızı olan Turan Melek tarafından Ahlatlı Muğis oğlu Hürrem Şah adlı bir mimara yaptırılmıştır. Yapımı 15 yılda tamamlanan külliyede, başta kapılar ve sütunlar olmak üzere, külliyenin bir çok yerinde bulunan, Ahlat'lı ve Tiflis'li taş ustalarının elinden çıkan, taş işçiliğinin en nadide ve ince örneklerini yansıtan harikulade motifler, tüm dünyanın ilgi ve dikkatini çekmektedir. Darüşşifa caminin güney duvarına dayanmıştır. Orta bölümü bir ışıklık kubbesi ile örtülmüştür, giriş ile birlikte dört eyvandan oluşur. Darüşşifanın kuzeydoğu köşesinde türbe yer alır. Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine alınmıştır. 1650 senesinde Divriği'ye gelen Evliya Çelebi, esere hayran kalmış, duygularını şöyle ifade etmiştir ; “ Üstad, bu camiye öyle emek sarfedip, kapı ve duvarları öyle nakış bukalemun eylemişki Methinde diller kısır, kalem kırıktır”. Görenleri kendisine hayran bırakan bu  muhteşem abide eser, sanat tarihçileri tarafından “Divriği Mucizesi”, “Anadolu'nun Elhamrası” gibi ifadelerle tanımlanmıştır. Eser, zamana ve doğa şartlarına karşı ayakta duruyorsada korunması ve uzman kişiler tarafından restorasyon yapılması gerekmektedir.



Divriği Demir-Çelik Madenleri Müessesesi

1938'de üretime başlayan Divriği Demir-Çelik Madenleri Müessesesi, ülkemizin Demir Madeni ihtiyacının büyük bölümünü karşılayan bir maden işletmesidir. Kuruluşundan bu güne memleketimizin her yerini oylum oylum oymuş, milyonlarca ton demir cevheri trenlerle İskenderun ve Karabük'e taşınmıştır. Madenin taşındığı yerler ihya olmuş, Divriği'ye de madenin pasası, tozu toprağı kalmıştır. Derelerimiz maden toprağı harfiyatlarıyla dolmuş, ırmağımızdan zehir akar olmuş, gökyüzünden kurum yağar olmuştur. Maden üretiminden dolayı ülke ekonomisine büyük katkıları olan ilçemiz, yeterli devlet desteği alamamıştır. Kısacası topraklarımız sömürülmüştür.





Türkülerin anavatanıdır Divriği

Dilden dile, gönülden gönüle, yüzyıllardır söylenen güzel türkülerimiz vardır. Derlenememiş, unutulmuş türkülerimiz bile vardır belki. Nuri Üstünses, Muzaffer Sarısözen, Mahmut Erdal, Ali Kızıltuğ, Nida Tüfekçi, Yücel Paşmakçı ve adını sayamadığım, türkülere gönül vermiş bir çok yüce insan sayesinde günümüzde Divriği türkülerini dinleyebiliyoruz. Yazılı kültürün zayıf olduğu, ve yaşatılmadığı geçmişimizde “Telli Kuran” ( Saz, Bağlama ) sayesinde, Dedelerimiz, Zakirlerimiz bu kültürü yaşatmışlardır. “ Türküleri yakanlar, yasaları yapanlardan daha güçlüdür” demişler ama yasaları yapanlar, türküleri yakanlara hep karşı olmuşlardır.Çünkü Türkü; başkaldırıdır, isyandır düzene karşı. Anadolu'da ve Divriği'de halk, duygu ve düşüncelerini Türkülerle dile getirir, bazen bir ağıttır, bazen bir halay. Beğendiğiniz bir türküyü araştırdığınızda Divriği türküsü olma ihtimali yüksektir. Divriği türkülerinin kuşaklar boyunca dinlenmesi dileğimle, Türkülerle kalın.




Hiç yorum yok: